Anasayfa » Vücudumuzda Kollajen Eksikliği Olduğunu Nasıl Anlarız?
Sağlık

Vücudumuzda Kollajen Eksikliği Olduğunu Nasıl Anlarız?

Kollajen vücudumuzda deri, kemik ve kıkırdak yapıları başta olmak üzere pek çok doku ve organımızda bulunan yapısal bir proteindir. Tüm vücut proteinlerinin üçte birini oluşturması itibariyle Kollajen, vücutta en çok bulunan proteindir diyebiliriz. Kollajen tıpkı bir binanın tuğlalarını birbirine yapıştıran harcın etkisine benzer şekilde dokularımızı yapıştırıcı gibi bir arada tutar. Vücutta çokça bulunan ve farklı dokularda çeşitli görevleri olan kollajen, bu özelliği ile vücut yapısının koruyan temel maddedir.

Yaşın ilerlemesi, sigara kullanımı, aşırı stresli bir yaşam, maruz kalınan hava kirliliği ve hareketsiz bir günlük hayat, cilde esneklik ve canlılık veren kolajenin azalmasına neden olan temel faktörlerdir.

Vücudumuzda Kollajen Eksikliği Olduğunu Nasıl Anlarız?

Kollajen eksikliğinin en önemli belirtilerinden biri eklem ağrıları ve hareket kayıplarıdır. Aynı zamanda tırnak ve saçlarda cansız görüntü ,kırılma, yüz ve gözde çukur görünüm, diş eti kanaması, cilt yüzeyinde kırışıklık, selülit oluşumu, vücutta ortaya çıkan morluklar, burun kanaması ve aşırı yorgunluk, başka bazı Hastalıkları da çağrıştırabileceği gibi kollajen eksikliğinin de belirtilerdendir.

Cilt yüzeyindeki kollajen eksikliğinin belirtileri kendini en çok nem dengesinin bozulması İle gösterir. Bu durum, cilt kuruluğu, sarkma, kırışıklık, Ciltte renk eşitsizliği, bir travma ya da kesi sonrası iyileşme sürecinin uzaması, solgun cilt görünümü, kırışıklık ve kazayağı oluşumu şeklindedir.

Son dönemlerde, cilde çeşitli nedenlerle kaybettiği kollajeni kazandırmak için takviye tablet, kapsül, toz veya sıvı şeklinde satılan ürünler, pek çok kişi tarafından sıkça tercih ediliyor. Bu ürünler ile eksilen kollajen açığını bir miktara kadar yerine koyabiliriz.

Piyasada ticari olarak satılan Kollajen hidrolizatları çoğunlukla sığır, domuz ve balık derisinden elde edilmektedir. Yapılan klinik çalışmalar, bu kollajen desteklerin eklemleri hasarlardan koruduğu, güçlendirdiği ve osteoartiritis, romatizma gibi rahatsızlıklarda oluşan ağrıları azalttığı, kemik yoğunluğunu önemli düzeyde arttırdığı ve cilt sağlığını düzenlediğini göstermiştir.

Eksilen Kollajeni yerine bu desteklerle koyarken, mutlaka bir uzman kontrolünde ilerlemenin uygun olacağını söylemek gerekir. Çünkü bilinçsiz kullanıldığında, yararı kadar zararı da olabilecek bir noktaya gelinebilir

Dışarıdan takviyelerle destek genellikle ilk tercih olarak görülse de, Kollajen yapımına destek veren en etkili yol, egzersiz yapmaktır. Düzenli egzersiz yapmak diğer desteklerden çok daha etkilidir.

Ayrıca Sağlıklı ve dengeli beslenerek; protein, vitamin ve mineralleri gerçek gıdalardan almaya çalışmak da yerinde olacaktır. Kollajeni en yoğun içeren gıdalar, Kemik suyu, yumurta, balık, fasulye gibi yiyeceklerdir.

Cildi kollajen yıkımından korumak için sigara kullananların bırakmalarını önerilir. Ayrıca güneşten yeteri kadar faydalanmak, fazla güneş ışığından korunmak da önemlidir. Düzenli ve yeterli uyku, günlük hayatta şeker ve rafine edilmiş ürün tüketmemek de bizi kollajen yıkımından koruyacak önlemler arasındadır.

Kollajen üretimini artırmak ve var olanı korumak için etkili yollardan biri de bir vitamin A türevi olan “retinol” kullanmaktır. Cilt kremlerinin pek çoğunda da içerik olarak bulunan Retinol’ün yanında “C Vitamini”içeren serumlar da Mezotetapi sırasında cilde uygulandığında, antioksidan etki ile kollajen yıkımını azaltır.

Ciltlerinde Kollajen kaybı nedeniyle deformasyon oluşmuş hastalara, Deride kolajen üretimini uyaran lazer, fraksiyonel radyofrekans, dermapen, dermaroller, PRP ,Kök Hücre uygulamaları gibi destekleyici pek çok yöntemi yaşa ve ihtiyaca göre seçerek önerilir. Bu uygulamalar, uzman ellerde, uygun şekilde ve düzenli olarak uygulandığında sonuçlar yüz güldürücü olacaktır.

Yaşlanma, önüne geçilemez nihai bir süreç olsa da zararlı maddelerden uzak, düzenli ve dikkatli programlanmış bir yaşam stili; Doğru destekleri uygun zamanda, doğru biçimde almak, cildimize ve vücudumuza yapacağımız en büyük iyiliktir. O zaman yaşadığımız durum “Yaşlanmak “ değil, güzel ve sağlıklı “Yaş almak “ olur ki bu da hepimizin ulaşmak istediği bir hedeftir.