İskandinavların yaptığı şeylere hayran kalmadığımız bir gün geçmiyor. Düz paketlenmiş mobilyalardan dedektif romanlarına, bu bölgenin fikirlerine, ürünlerine ve kültürüne doyamıyoruz. Tabii ki geçen yılın fenomeni hygge (yani her şeyin rahat ve konforlusu) sonrasında, “Tam yerinde” olarak çevrilebilen Lagom’un gelmesi pek de sürpriz olmadı. Live Lagom: Balanced Living, the Swedish Way kitabının yazarı Anna Brones ise bunu “Ne çok fazla ne de çok az… Tam arası. İki uç nokta arası makul bir seçim” olarak tanımlıyor.
Elbette dengeli yaşamak İsveçlilere özel bir şey değil. Budistler de yüzyıllardır orta yolda yaşamanın öneminin farkında. Hatta bir Britanya atasözü bile “Her şey kararında olmalı” der. Ancak İsveçliler için bu konsept çok daha derine gidiyor. Lagom kültürü İsveç’te yemekten modayı, tasarımı ve toplum görüşünü etkileyecek derecede köklü durumda. Ve dünyanın en mutlu 10 ülkesi arasında listelendiklerini düşünürsek, daha sağlıklı ve mutlu yaşamak için Lagom ile yaşamayı düşünmek son derece mantıklı.
Her sabah son derece mutlu, kendinizle barışık, günün getirdiklerinin üstesinden kesinlikle gelebileceğinize inanarak uyandığınızı düşünsenize. Maalesef bu hisse çok tanıdık değiliz.
Sıkı iş teslim tarihleri, aileniz ve sosyal çevrenize karşı sorumluluklar ve asla bitmeyen ev koşturmaları sadece vaktinizi değil, huzurunuzu da tüketiyor. Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirdiğinizden tutun kıyafet tercihinize ve hatta aksi bir komşuyla nasıl başa çıkacağınıza kadar hayatınıza biraz daha denge getirmek sadece stres seviyenizi düşürmez, aynı zamanda daha üretici olmanızı da sağlar. Lagom yaşantı bununla da kalmayarak mutluluk hissinizi arttırır ve kendinizi kabullenmenizi sağlar, ilişkilerinizde ve işinizde daha fazla tatmin olur, daha iyi karar verirsiniz. Bu hayat tarzı, iş/hayat dengesini daha iyi kurarak sizi yaşamak istediğiniz hayata daha da yakınlaştırır.