Hayata geldiğimiz günün tarihi, kendimizin ve sevdiklerimizin bize iyi ki var olduğumuzu hatırlatma sebebi gibidir. Bu cümle bir kutlama cümlesi olmaktan çok daha anlamlı. Gerçekten varlığının içini doldurabiliyorsan; işte o zaman, iyi ki varsın.
Bir koca yılın geçtiğine ağzın açık bakakaldığın o an ya yeni yılın kapısını araladığın bir aralık ayının son gecesi ya da dünyaya gözlerini açtığın tarihin yıl dönümüdür. Bir yılın kaç gün olduğunu hatırlayınca hele ki, 365 koca günün nasıl bu kadar çabuk geçtiğine akıl sır erdiremezsin. Her şeye rağmen yaşamanın ne kadar güzel olduğunu fark ettiğinde ise herkesin sana söylediği o cümleye en içten halinle eşlik edersin: “İyi ki varım.”
Hayatta çaresizliğe, sıkıntıya, negatif enerjilere ve üzüntüye kesin bir engel koymanın gizli bir formulü bulunsaydı, herkes karşılığında paha biçilmez şeyler feda ederek bu formüle sahip olmak isterdi. Kötü haber, bu formül hiçbir zaman olmayacak. İyi haber, ‘kesin’ olmasa da engel koymanın bir formulü zaten var ve o küçük cümlede gizli: “İyi ki varım.”
Var olmak, yalnızca dünyaya gelmekle olan bir şey değil tabii ki. Bana sorarsanız var olmak dediğimiz şey, her birimiz için, henüz belki kendimizin bile bilmediği başka anlamlar taşıyor. Çünkü düzen öyle bir düzen ki, milyonlarca insanın rol aldığı bir tiyatro oyunu, adeta dünya sahnesinde sergileniyor. Bir kişi rolünü unutsa, bir kişi sahneden eksilse ve sadece bir kişi rolünü beğenmeyip değiştirse oyunun tüm seyri değişecek, kimse fark etmiyor. Oyuncu değişikliği yok, anlayacağınız, bir kişi yalnızca bir boşluğu doldurabiliyor. Çünkü her biri eşsiz.
Varlığımızı anlamlandırmaya, var olma denilen durumu derinlemesine algılamaya çalışmak, kabul ediyorum ki biraz derin bir mesele. Hakkında okumaya ve öğrenmeye başladığınız şeyler dipsiz bir kuyuya taş atıyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Ama kalıplardan kurtulup düşünce sisteminizi biraz olsun basitleştirdiğinizde, varlığınızın değerini fark ediyorsunuz ve gerçekten tam da bu yüzden sadece siz olarak, hiçbir donanımınız olmayan halinizle bile ne kadar değerli olduğunuzu…
Tüm bu farkındalığın arkasından yine aynı cümle geliyor ve beraberinde bir küçük soru : “İyi ki varım. Peki neden?”
İşte hayatınız boyunca cevabını sürekli değiştireceğiniz, üzerine bir şeyler ekleyip bir şeyleri eksilteceğiniz, doğru cevabı olmayan fakat sizi doğrulara teşvik eden, en ama en güzel soru. İyi ki varsınız, ama hiç düşündünüz mü neden?
En kötü halimizle, en iyi halimizle, içimizdeki tüm iyilik ve kötülüklerle, her gün birçok insanın hayatına dokunuruz. En yakınlarımıza dokunuşlarımızla başlayan tılsımlarımız en uzağımızdakilere kadar uzanan enerjiler bırakır hayatlarda. Enerji dediğimiz şeyse para gibidir, elden ele değil belki ama bedenden bedene aktarılır. Elinize geçen enerjinin kimden geldiğini bilirsiniz ama enerjisini aldığınız kişiye bu enerjinin kimden geçtiğini çoğunlukla bilmezsiniz.
Bu döngü her gün bu şekilde devam edip giderken, bizi biz yapan kişisel enerjimiz de tüm bu etkileşimlerin temelinde bir yerlerde kendini gösterir. Tüm başımıza gelenler, gün içinde kendimize kattığımız enerjiler ve yaşadıklarımız; bu çemberin etrafında toplanır. Başkalarından alabildiklerimiz, kendimize kattıklarımız ve daha da önemlisi başkalarının hayatlarına dokunabilme şeklimiz bizim var olma sebebimizdir.
Hepimizin bir şeyler kattığı bir yer burası ve dünyanın kanunu, bu enerji alışverişi üzerine yazılıyor. Sahnedeki oyuncuların rolleri, enerji alışverişi senaryolarından oluşuyor. İşte bu yüzden, siz başkalarının hakkında veya kendiniz hakkında ne düşünürseniz düşünün, herkesin var oluş sebebi bugün yaşadığınız hayata aslında bir şeyler katıyor; siz de başkalarının hayatlarına minik ve büyük dokunuşlar yapıyorsunuz.
Tam da bu yüzden olmak istemeyeceğiniz kadar iyimser olun bazen. O kızdığınız insanlara kızmamayı, sevmediğiniz insanları sevmeyi, sizi üzen insanların tavırlarıyla üzülmek yerine, sebepleri sorgulamayı deneyin. Çünkü hayatınıza dokunan her bir insandan, teşekkür borçlu olduğunuz yepyeni şeyler öğreniyorsunuz.
Emin olun, başınıza gelen her bir şey var oluş sebebinizi bulma yolunda sizi kendinize bir adım daha yaklaştırıyor.
Sebebi bulmak, kendini tanımak demek.
Sana kendini tanıtan her bir şey iyi ki var.
Sen, ben ve biz, “iyi ki varız.”